Son yıllarda ülke siyasetine yönelik herhangi bir yazı yazmak, bazı konuları derinlemesine incelemek benim açımdan zor hale geldi. Tüm yurtseverler için artık baş ağrısı haline gelen, ancak kısa zamanda da çözülmezse bu gidişatın Türkiye'deki çatlakları daha da derinleştireceği net bir şekilde ortada olan bu mesele, ne yazık ki apolitik dediğimiz kimseleri bile kara delik gibi içine çekti. 





Son yıllarda Türkiye'de yaşayan insanların mutsuzluğunu, sokağa çıktığınız zaman gözlerinen okur hale geldiniz. Artan ekonomik sorunlar, siyasi gerilimler, muhaliflerin hukuka aykırı şekilde tutuklanmaları gibi konular nedeniyle neşemizi yitirmiş durumdayız. Öte yandan orman yangınları, deprem felaketi ve salgında kaybettiklerimiz nedeniyle tavma üzerine travma yaşamış bir toplumuz. Bu travmaları aşamamışken bir de devleti yönetsin diye oy verdiğimiz kimselerin oluşturduğu karanlığıa gömülmüş durumdayız.

ÖNCE KENDİMİZ AYAĞA KALKMALIYIZ

Yıllar önce Twitter'dan gündeme dair yorumları yazıyor, farkındalık oluşturabilir miyim umudu taşıyordum. Çoğumuz böyleydik ama son yıllarda bu durum değişti. Çoğumuz memlekete ne olduğundan haberdarız ama mesele yazmaya ve konuşmaya gelince o baş ağrısı bizi ele geçiriyor. Bu nedenle insanların odak noktası bir şekilde değişmek zorunda. Kendini geliştirmek, sanatla, sporla ilgilenmek, fiziksel olarak kendimizi toprlamak önceliğimiz olmak zorunda. Derbeder bir ruh hali, zihin karışıklığı vs. olayları doğru noktalardan ele almamıza engel olduğu gibi kendisine faydası olmayanın başkasına da faydası olmuyor düşüncesindeyim.

Yalnız son zamanlarda yaşananlar o kadar içimde birikti ki; bunları da yazmasam olmaz. Belki benim gibi karamsarlığa düşmüş arkadaşlarımla paylaştığım bu duygularda ortak bir payda bulur, birlikte çıkış noktası ararız diyorum.

KILIÇDAROĞLU HERZAMANKİ GİBİ GÖREVİNİ YAPIYOR

Konudan daha fazla uzaklaşmadan başlığını attığım konuya gelmek istiyorum. Son aylarda CHP'ye kayyum atanması gibi bir gündem var. Ekrem İmamoğlu da dahil çok sayıda CHP'li belediye başkanları tutuklanmış durumda. Bunlar olurken Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP yönetiminin arkasında durduğuna dair herhangi bir belirti yok. Kılıçdaroğlu'nun durumu beni şaşırtmıyor. Kendisi son seçimlerde cumhurbaşkanı adayı olmak istediğinde ona karşı çıkanlar "gizli AKP'li" ilan edilmiş, "alevi karşıtı" ilan edilmişlerdi. Oysaki bu yaftalamayı yapanlar Ekmelettin İhsanoğlu'nu aday yapan, CHP'ye eski AKP'lileri dolduran, partiyi laikliğie karşıt konuma sürükleyen Kılıçdaroğlu'nun bu hamlelerinden habersiz gibiydiler. Bana kalırsa habersiz filan değillerdi. CHP'li olmayan, AKP'nin ilk dönemlerini destekleyen bu tayfa zaten Kemalizm karşıtı bir gruptu. Bunlar ne yazık ki şimdi CHP'li gibi görünmekte ancak CHP'nin kuruluş ilkelerine dair herhangi bir maddeyi benimsememekteler. ANAP'a dönüşmüş, AKP'nin PAF takımına dönüşmüş bir CHP vardı karşımızda ve bu Kılıçdaroğlu sayesinde net bir şekilde görünmekteydi.

"BİTMİŞ" DEDİĞİ ÜLKENİN CUMHURBAŞKANI ADAYI OLAN KILIÇDAROĞLU!

Son seçimde cumhurbaşkanı adayı olarak Erdoğan'ın yeniden kazanmasını sağlayan Kılıçdaroğlu daha önceki seçimlerde de Erdoğan'ın önünü net bir şekilde açmıştı. Gazeteci Levent Gültekin kendisini aday olmaması konusunda uyardığında Kılıçdaroğlu'nun verdiği bir cevap korkutucuydu. Kemal Bey, bu konuşma sırasında "Ülke bitti hiçbirimizin kurtarma şansı yok" diyordu. Peki ülkenin bittiğine inanan, düzelteceğine de inanmayan birinin ne işi var cumhurbaşkanlığı adaylığında?

SANDIKLAR KONUSUNDA GÜVEN VERİP SEÇMENLERİNİ KANDIRDI!

Kılıçdaroğlu, bir önceiki genel başkan Deniz Baykal'a kurulan kaset kumpası sayesinde CHP'nin başına geçmişti. Baykal çok mu iyiydi? Hayır! O da partiyi zaten kuruluş değerlerinden uzaklaştıran kişilerden biriydi, ancak Kemal Bey kadar AKP'li miydi orasını bilemeyiz. Kılıçdaroğlu, ülke adına umutsuzken bile aday olma konusunda ve seçileceği konusunda ısrarcı ve umutlu bir portre çizmişti. Seçimden önce "kazanacağız" nidaları ile insanlara umut verdiler, sandıklara sahip çıktıklarını söyleyerek vatandaşın desteğine engel oldular. Milyonlarca seçmenin kayıtlı olduğu sandıklarda CHP'den kimse yoktu. 

Kemal Bey bu seçime el freni olarak girdi. Yükselen muhalefete karşı bu iktidarın seçim kazanması zordu, ancak hem aday olarak hem de insanlara sandıklar konusunda garanti vererek muhalif seçmeni frenledi ve seçim kaybedildi.

ESKİ AKP'LİLERİ YENİ ANAYASA İÇİN MECLİS'E SOKTU!

Genel seçimlerde Meclis'e Deva ve Gelecek Parti'den sokulan vekillerin bir kısmı biliyorsunuz ki AKP'ye geçti. İYİ Parti'den yapılan geçişler ve MHP-HDP ittifakı ile yeni anayasanın hazırlanmasında neredeyse engel kalmamış görülüyor. Evet, artık Kemal Bey'in mirası sayesinde AKP rejimine geçiş daha da kolaylaştı.

ÖZEL'E VE KK'YA MUHALİF GRUPLARI ENGELLEMENİN YOLU OLAN BU SUNİ KAVGA!

Şimdiler de Özgür Özel yönetimine, parti seçimlerinde rüşvet verildi iddasıyla kayyum atanması gündeme geliyor ve Kılıçdaroğlu yeniden göreve gelme konusunda çok iştahlı görünüyor.

ADIYAMAN'DAKİ SEÇİM SONUÇLARI İLE AKP'YE VERİLEN MESAJ

Biliyorsunuz ki genel seçimler ile yerel seçimlerde AKP ve CHP'nin aldığı oylar arasında farklar var. Adıyaman'da bile CHP'nin kazanmasını çok ilginç buluyorum. Adıyaman kenti ağırlıklı olarak sağ partilere yönelirken AKP'ye mesaj gibi bir sonuç çıktı orada. 

ZAMANINDA KK'YA MUHALİF OLANLARA "GİZLİ AKP'Lİ" DİYEN ÖZGÜR ÖZEL HAKKINDA

Gelelim Özgür Özel konusuna. Bugün Kılıçdaroğlu ile Özgür Özel, Özgür Özel ile de Erdoğan arasında büyük bir tartışma var gibi görünüyor. Ben ise durumun böyle olmadığı düşüncesindeyim. Özgür Özel, Kılıçdaroğlu yönetiminde grup başkanvekili olarak görev yaptı (2015-2023). 

Şuan CHP'ye yapılan operasyonlarda tutuklanan bazı isimler bu üçlemenin içinde yer aldığı projeye dahil değil, ancak bu isimlerin ben birbirlerinden çok da ayrı olduğunan inanmıyorum.

BU ÜÇLÜNÜN,  TÜRKİYE İÇİN HAYATİ OLAN KONULARDAKİ ORTAKLIKLARI

Bu üçlünün ortak özellikleri, çözüm süreci, HDP'ye bakış, yeni anayasa, tarikatlar, NATO'ya bakış, ABD müttefikliği ve AB üyeliği konusunda aynı. Bu konularda aynı düşünenlerin BOP konusunda ayrı düşünmelerini zor görüyorum. 

CHP'ye yapılan operasyonlara iism isim bakmayı doğru bulmuyorum. Bu operasyonların Türkiye'de laiklikten yana olan yurtseverlere karşı "susun" operasyonu olduğuna inanıyorum. Sokak eylemlerinde muhaliflerin polis tarafındna nasıl tartaklandığına şahit olduk, ancak Leman Dergisi binası önünde şeriatçı bir grubun (zamanında PKK ile iletişim kurduğu medyaya yansımış) yaptığı eylemde polise şişeler yağdıran kimsenin tutuklandığını ya da gözaltına alındığını görmedik. İşte bu durum "Türkiye bir hukuk devletidir" sözünü bozuk plak gibi tekrarlayanların konumlandığı tarafı gösteriyordu.



ANA MUHALEFETİN BAŞINDAYSANIZ VE İKTİDARLA ORTAKSANIZ KAVGALI GÖRÜNMENİZ, MUHALİFLERİN GAZINI ALMANIZ GEREKİR

CHP'nin başına geçip Erdoğan'a övgüler dizmek tabi zor. Oraya geldiyseniz bu dönemlerde ona en karşı olan sizmiş gibi davranmanız gerekir ama Meclis'ten geçen kanunların oylamasına, özellikle kritik olanlara neredeyse CHP'lilerin yarısının gitmediğini defalarca kez haberlerde görmüşsünüzdür.

Örnek olarak ilkim kanunu için yapılan oylamayı buraya ekliyorum. Bu sadece bir örnek. Bundan önce de bizim yaşam tarzımıza müdahalelerin önünü açacak oylamalarda bile CHP'nin durumu aynıydı. 



ETNİK BÖLÜCÜLERE MEŞRUİYET KAZANDIRMADA ORTAKLAR

Ayrılıkçı hareketlerin organizasyonlarına katılma konusunda geri kalmayan CHP yönetimi aslında bu konuda iktidarla aynı tarafta duruyor. Etnik bölücülük yapan partilerin yaptığı toplantıya CHP'den de temsilci katılmıştı. Oysa ki iktidardan farklı bir noktada duruyor olsalardı, etnik kökene dayalı faaliyetlerin bölücülük faaliyeti olarak görmeleri gerekirdi. Kılıçdaroğlu gibi Özel yönetimindeki CHP'nin misyonunda bu konuda milim sapma yok. İktidarın en önemli projelerinde muhalif görünümlü ortak olma konusunda gerçekten çok iyiler. 

KILIÇDAROĞLU İFŞA OLDU, YEDEK OYUNCU DEVREYE GİRDİ!

Kemal Kılıçdaroğlu'nun muhalif seçmeni yönelndirme gücü son cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından kalmamıştı. Ona yakın bir isim olan, onunla aynı yolda yürüyecek olan Özgür Özel CHP'nin başına geçti. Zaten bunlara aykırı, CHP ilkelerine uygun birinin CHP'nin başına geçmesi AKP için bir felaket olurdu. Özgür Özel ise seçildikten sonraki ilk dönemlerde seçmene kendini kabul ettirememişti. Belediye operasyonlarıyla bazı gerçek muhalif isimler tasfiye edilirken Özgür Özel'in de zaman zaman parlaması sayesinde, muhalif seçmen Özgür Özel'in liderliğine ikna ediliyordu. Kemal Kılıçdaroğlu üzerinden ise CHP'de alternatif bir ismin bugünlerde çıkması daha da zorlaştırılıyor, eğer Özgür Özel bu liderlik sürecini başaramazsa diye bir kenarda tutulmaya devam ediliyor. CHP'de Türkiye'nin kuruluş değerlerine sahip çıkanların yükselmesi bu sayede engellenmeye devam ediliyor. Şuanki yönetim AKP ile "kavga" ederken öne çıkarsa AKP'li olarak görünecekler. Böylece Özel ve KK arasında sıkışmış, Erdoğan iktidarında yurtseverler bir kez daha çıkmaza sürüklendi. 

LİDERLİĞİ PEKİŞTİRME SÜRECİNDEN BAŞARIYLA ÇIKTI, ZOKA YUTULDU!

AKP tarafından bakacak olursak Özgür Özel Saraçhane eylemleriyle (sokak eylemlerini mitinge çevirerek süreci frenlemesine rağmen) kademe kademe bu görevde kendini kanıtladı, artık Kılıçdaroğlu'na ihtiyaç yok ama Özel yoldan sapar ya da bu işi beceremezse partiden başka bir seçeneğin öne çıkması ihtimaline karşın halen delege yönünden güçlü olan Kılıçdaroğlu'nun hazırda bekletilmesi elzemdi.

İktidar bu CHP'ye rağmen, CHP'nin oylarının yükseldiğinin, son yerel seçimlerdeki sonuçların gerçekçi sonuç, genel seçimdeki sonuçların ise gerçekçi olmadığının farkında olarak CHP üzerinden operasyonlar yaparak; muhalif seçmeni yeni anayasa ve Türkiye'nin bir çok konuda değişmesi gibi hamlelerinde karşısında durmaması için psikolojik olarak eziyor. Zira CHP'deki isimler üzerinden "bunlar gerçek CHP'li mi" değerlendirmesi yapsak çoğunun zaten AKP ile aynı noktada olduğunu görürüz. Hani tiyatro deniliyor ya! İşte o tiyatro o kadar sahici olmalı ki, halk alternatif oluşturamasın, bu projelere engel olamasın.

TÜRKİYE İÇİN ÖNEMLİ KONULARA NASIL BAKIYORLAR?

PKK'nın iran'a ve Suriye'de yeni kurulacak yönetime odaklanması için adına "barış" dedikleri 2. çözüm süreci, aslında "İran parçalanana kadar sürecek ateşkes anlaşması" olan bu sürece kimsenin karşı olması istenmiyor. Yeni anayasaya kimsenin karşı durmaması, bu konuda halkı bilinçlendirecek olan kimsenin sesinin duyulması istenmiyor. İstanbul'un Kanal İstanbul ile yeniden şekillendirilmesine karşı duran kimse istenmiyor. Irak'taki PKK'lı militanların Suriye'deki YPG'ye katılması için Irak''taki PKK'ya operasyonlar yapılıyor. Suriye'dekilere ise dokunulmuyor. Silah bırakma çağrısı sadece Irak'takileri ilgilendiriyor. Bunu engelleyen kimse istenmiyor. Barzani yönetiminin bir sonraki evrede kontrolüne girecek olan, Suriye'nin kuzeyinde şuan PYD'nin yönettiği topraklara kimse dokunamıyor. O bölgeden göç ettirilen Türkler, Kürtler, Araplar konuşulmuyor. Onların Türkiye'de kalması konusunda hepsi ortak düşüncedeler.

Peki bu üç isim hangi konuda birbirinden ayrı düşüyor? Bilen var mı? Biz sadece atışmaları izliyoruz ama iş Meclis'te kritik konuların oylamasına geldiğinde CHP'li vekiller tam da orada olması gereken konularda orada olmuyor. AKP'ye yeni anayasa için vekil gerektiğinde CHP kontenjanlarından vekil yapılan isimler gerekeni yapıyorlar. 

Bu yazıyı yazarken düşüncelerimi olabildiğince doğru bir şekilde yazıya aktarmak için çok çabaladım. Bu iktidar döneminde zihnimiz bile o kadar dağıldı ki gerçekten kendimizi ifade etmekte bile zorlanıyoruz, ancak burada yazdıklarıma eleştiri getirecek arkadaşların da fikrini bilmek isterim. 

NAÇİZANE TAVSİYELERİM

Son olarak 4 Temmuz 2025'te hayatını kaybeden Nihat Genç'i sizlere hatırlatmak, bilmeyenleriniz varsa onun yayınlarını youtube'ta veryansın tv'den izlemenizi tavsiye ederim. Ben şahsen kalemi güçlü biri değilim. Hele ki zamanında endişe ettiğim bir çok konunun bugünlerde gerçekleştiğini görmekten dolayı duyduğum endişe, hastalığımın da katkısıyla zihnimin bulanıklaşması nedeniyle hiç yazı yazacak kapasitede olduğumu düşünmüyorum ama Nihat Genç, Banu Avar, Cengiz Özakıncı, Emin Gürses (aklıma şuan gelmeyen bir çok isim var) geçmişten Yalçın Küçük, Mahir Kaynak (neyi savunduklarına değil hangi konuları aktardıklarına) gbi isimlerin anlattıklarına. Özellikle 32. Gün'de zamanında yapılan programlarda son zamanlarda yaşadığımız konulara dair yapılan tartışmalara bakmanızda fayda var. Özellikle Yalçın Küçük'ü önyargılarınız olmadan dinlemenizi tavsiye ediyorum. 

"Her şey göründüğü gibi olsaydı, eline aldığın deniz suyu mavi olurdu."