Gazze, Yemen, Lübnan ve Suriye'ye saldıran İsrail, İran'a düzenlediği saldırılarla başta Tahran ve Tebriz olmak üzere çok sayıda bölgede hem askeri üsleri hem de şehirlerin altyapılarını imha etti.
Bu saldırılarda İran'dan sivil kayıpların yanı sıra üst düzey komutanların da öldürüldüğünü, nokta atışlarla suikastlar düzenlendiğini ve saldırının başladığı ilk günlerde İran içinden devşirdikleri ajanları vasıtasıyla dron saldırıları yaptığını hep beraber film izler gibi izledik.
Bu süreçte PKK'nın İran kolu olan PJAK da rejimi düşürmek için, isyan çıkarmak için çağrılarda bulundu. Türklerin yoğun olduğu bölgelere yapılan saldırılar olayları takip eden tüm Türklerde derin yaralar bıraktı.
TÜRKİYE - İRAN SINIRINDAKİ TÜRKLER GÖÇ ETTİRİLMEK İSTENİYOR!
Bu saldırılar sırasında planlardan biri de; Türklerin yoğun olduğu bölgelerde (Türkiye'ye sınırı olan) onların göç etmelerini sağlamak ve sınır hattında PJAK bağlantılı güçler vasıtasıyla başka etnik unsurların bölgeye taşınmasını sağlamaktı.
Bugünlerde İran'da yaşayan Türklerin bulunduğu yerlerde demografik yapı ne şekilde değişiklik gösteriyor bilmiyoruz. Türkiye medyası ne yazık ki Suriye'de de olduğu gibi İran'daki Türklerin yaşadığı sıkıntıları gözlemlemiyor, vatandaşa aktarmıyor.
İLK DENEME DEĞİL!
Görünen o ki Türkiye - İran sınırı'ndaki bölgeler zamanla Türklerin elinden alınarak Türkiye olan bağlantısı tamamen kesilmiş olacak(Suriye ve Irak'ta yapılmaya çalışıldığı gibi). Daha önceki yıllarda Urmiye'de demografik yapıyı bozmaya yönelik bir çaba olmuş ancak bölgedeki Türklerin kenetlenmesi ve baş kaldırmasıyla sonuçsuz kalmıştı, ancak 100 kere daha başarısız olsalar denemeye devam edecekler.
Türkiye'de yaşayan Türk kökenli İranlıları takip ederek bölgedeki durumu anlamak için ne kadar paylaşım varsa bakmaya çalıştım. Bu denemelerin daha önce de yapıldığı zaten ortada. İsrail'in saldırılarının altında yatan gerçeklerden biri de; bu hatları PJAK'a açmaktı. Tabi İsrail - İran savaşının tek sebebi bu değil. Bu sadece sebeplerden biri ve bizi en çok ilgilendiren kısmı.
AKP VE MEDYA TÜRKLERE KARŞI DUYARSIZ!
Ne yazık ki ne hükümet ne de medya Türklerin yaşadığı bu drama asla dikkat çekmedi. Oysa ki Suriye'de yaşayan Kürtlerin geleceği hükümet tarafından defalarca kez kürsülerden dillendirilmişti. Suriye'de yaşayan Türkmenlerin geleceğine dair en ufak bir söylem yoktu. Türkiye'deki Türkleri ezdiren bir yönetimin, sınırların ötesindeki Türkleri düşünmesi zaten beklenemezdi. Buradaki esas sorun, Türkiye'deki Türklerin buna alışmış olmasında.
İSRAİL, İRAN KONUSUNDA PES ETMEYECEK! FİLİSTİN MESELESİNDE PES ETMEDİĞİ GİBİ...
İsrail ile İran arasında ABD baskısıyla(!) oluşan ateşkes muhtemelen önümüzdeki aylarda bozulacak. İsrail, İran'daki rejimi devirmek için yeniden hamleler yapacaktır. Şuan İsrail'in bir sonraki saldırılar için hazırlık yaptığı, gücünü topladığı bir tahmin değil, dünya siyasetini takip eden herkesin öngörebileceği bir gerçektir.
IRAK VE SURİYE TAMAM!
İsrail şuan Irak'ın kuzeyini Barzani ile almış durumda. Suriye'nin kuzeyi de şimdilik PKK'da, yakın bir gelecekte ise Barzani destekli grupların yönetiminde İsrail'in tam denetimine girecek. Suriye yönetimi de Colani ile İsrail çıkarlarına çalışıyor. Bunu artık bilmeyen kalmamıştır diye düşünüyorum.
İran için de geçtiğimiz günlerde yapılan saldırılar bir aşamaydı. Trump yönetimi şuan İran meselesini "şimdi sırası değil daha zaman var" mantığıyla görüyor. ABD'den elbette ki birgün İsrail'e yeniden yeşil ışık yanacak ve bu sürecin daha kaotik günlerini yakın bir süreçte izleyeceğiz.
DERS ÇIKARMAMIZ GEREKEN KONULAR!
Bu sırada Türkiye'deki Türklerin ders çıkarması gereken bazı konular var.
1- İktidarlar Halk İle Savaşmamalı, Farklı Görüşleri Birbirine Kırdırmamalı, Adalete Olan İnancı Zedeleyecek Tutumlardan Kaçınmalı!
İran'daki rejim, halkı ile ters düştüğü konuları çözmek için en ufak ilerleme katetmedi. Kriz zamanlarında devlet ile halk arasındaki kopukluklar her zaman başa bela olmuştur(başörtüsü meseles en sıradan örneklerden biri). Irak'ta ve Suriye'de yakın zamanda bunları gördük. Despot yönetimler tökezlediğinde, o yönetimlere karşı dolan insanlar hele ki örgütlüyse savaş zamanında toprağın altına gömdükleri silahları çıkarmaktan çekinmezler. Türkiye bu örneklerden farklı bir durumda olsa da; bu ülkede de AKP döneminde cadı avları oldu. Bunları unutmamak gerekiyor.
2- İktidarın, Devleti Adaletsizlik Çizgisine Getirmesine İzin Verilmemeli!
- FETÖ meselesinde önemli yöneticiler Türkiye'den kaçabildi, bazılarının kardeşleri halen bakan olabilmekte, TFF başkanı olabilmekte, ancak bankada hesabı var diye memurluktan atılan, işinden edilen çok sayıda insan var.
- FETÖ üyesi denilerek içeri atılan ya da işlerinden edilen ancak aralarında ülkücü olanı, sol partilere üyeliği olan, hayatında cemaatle ilişkisi olmayan, sadece çalıştıkları kurumda etkili olan sendikaya üye oldukları nedeniyle işsiz bırakılan insanlar var. Bu mağduriyetlerin bir kısmı giderildi ama yeterli değil. Bu yara akapatılmadı, gündem bile olmuyor.
- PKK ile ilişkilendirilmiş, ancak eline silah almamış, fikren de hiç yan yana durmamış kimseler de bu cadı avına uğradı. Bu kimselerin içinde sadece muhalif bakısa sahip, sol görüşlere sahip insanlar var. Örgütün yakınından geçmemiş insanlar var.
- Cezaevine sırf fikirlerini ifade ettikleri için çok sayıda insan atıldı. Bunlar halen de devam ediyor. Özellike son zamanlarda daha da arttı. Toplumun önünde terörize edildiler. Bunlar asla unutulmamalı ve telafi edilmeli. Halk bunu talep etmeli. Adaletsizlik devletin kanseridir.
3- Türklere ve Kürtlere Yapılan Irkçılık!
- Çözüm süreçlerinde Türklere yapılan ırkçılık, "Türk yoktur"a kadar giden sözler, askerine polisine edilen hakaretler, şehitlerimize yapılan saygısızlık.
- Bir şahsın densizliği yüzünden tüm Kürtlere PKK'lıymış gibi bakan çakma Türkçüler... Bizzat şahit olduğum iki meseleyi anlatayım. Aslen Van'lı olan bir arkadaşım, üniversitede Van'dan geldiğini söylediği bazı kişilerin sırf bu nedenden dolayı kendisiyle konuşmadıklarını söylemişti.
Belediye otobüsünde adres sorduğum üniversiteli gençle biraz sohbet etmeye başlamıştık. Kendisinin Diyarbakır'dan geldiğini ve sırf bu nedenle kendisine sanki örgütçüymüş gibi bakıldığını söylemişti. Bu arkadaşın aynı zamanda abisi astsubay ve alakasız bir şekilde sanki suçluymuş gibi okuldakilerin iletişimi koparmasına üzldüğünü anlatıyordu. Ben, "onlar da PKK'lılar gibi bölücü" diyerek yaşadığım yerde bunu ilk kez duyduğumu söylemiştim. İşte çakma Türkçülük bu. Ne yazık ki yurtsever Kürtleri küstüren bu ahmak güruhun, bölücülüğe hizmet eden bu davranışlarını kimse onaylamamalı.
Bu çakma Türkçülük son zamanlarda sosyal medyada da artmış durumda. İzmir'de bir belediye otobüsünde bir şahıs ayakkabılarını çıkarmış seleserpe uzanmış uyuyor. Bu densizliğe verilen tepkilere baktığım zaman bölücülerin sevinçle karşılayacağı paylaşımlar gördüm. Her kökenden insanların arasında iyi ve kötü insanlar var, görgüsüzü vardır, görgü kurallarına uyanı vardır; bunu bile söylemeye gerek olmadığı bir akla ulaşamadığımız ortada. Türk mafyası denilenlerin yaptığı mala çökmeler, cinayetler nasıl Türklere bağlanamazsa, bir Kürd'ün yaptığı benzer işler tüm Kürtlere mal edilemez. Kürtlerin Türklerin karşısında konumlandırmak isteyen bu "çakma milliyetçiler" son zamanlarda baya etkili olmuş görünüyor. Ege'de sahil beldelerine çöken Kürt mafyası denilen çetelere karşı dolan vatandaşlar ne yazık ki bu algı operasyonlarına alet oluyorlar. Evet çökmeleri bilmeyen yok. Benzerini İç Anadolu'da sözde milliyetçi mafya da yaptı/yapacak/yapmaya devam ediyor. Siz haraç alınmayan bir lokanta söyleyebilir misiniz bu bölgede? Kim yapıyor bunları? Dillerinden vatan millet düşürmeyen bu adamlar, biraz para kazandığını gördükleri esnafı haraca bağlamaktan geri durmuyorlar. Bu nasıl milliyetçilik. Bu işin içinde ocakçıların olduğunu o şehirlerde bilmeyen mi var. Ege'deki olaydan bunun ne farkı var. Doğu'da milleti haraca bağlayan örgütçülerden ne farkı var. Mafya terördür, etnik bir kimlikle ifade edilemez. Türkçüsü, Kürtçüsü olamaz!
Kısacası gaspçı gaspçıdır. Kimisi Türklüğü, kimileri de Kürtlüğü kullanarak kendine militan buluyor, tetikçi yapıyor. Asıl mesele bu ırkçı yorumlarla karşı cepheyi genişletme ahmaklığına alet olan her yaştan insanda.
Türkler ve Kürtler bu ülkenin sahibidir, kardeştirden geldiğimiz nokta beni hem hayrete düşürüyor hem de memleketin geleceğine dair içimde bir karanlık oluşuyor.
Benim bildiğim Türkçülük, bir diğerini leş, kendini de çok kıymetli görmek değildi. Kültürüne sahip çıkmak, yanındakine sahip çıkmak, yaşadığın coğrafyadaki insanlara faydalı işler yapmak, devlet bütünlüğünü savunmak, herhangi bir işgale müsade etmemek üzere mücadele vermekti. Bugün Kürtçülerin de tahriklerine kapılıp dolduruşa gelenler gayet açık ve net bir şekilde bölücülüğe hizmet ediyor.
Gün gelir bu tip konular kaos döneminde başa bela olur.
4- Depremde, Sel Felaketlerinde ve Orman Yangınlarında Unuttuk! Önlem Talebini Felaketler Sırasında Yapan Bir Halk, İktidar Karşısında Başarılı Olamaz!
Malına mülküne çökülen vatandaşlar ve buna kayıtsız kalan devlet aygıtları...
Diğer dikkat edilmesi gereken konular da; sürekli çekişmelere alet olmaktan ziyade Türkiye'ye birgün saldırı olursa biz buna hazır mıyız diye buna dikkat çekmektir.
Füze savunma sistemimiz, kaos döneminde kıtlık yaşama ihtimali, stratejik alanlarda torpille değil eğitimli, deneyimli insanların yer alması önemli.
Özel sektörün ülkeyi yağmalamasının önüne geçilmeli, Türk köylüsünün yerinden yurdundan edilmesine karşı durulmalı.
TÜRKİYE - İSRAİL İLİŞKİLERİ, OLASI İHTİMALLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
İsrail gibi devletler, büyük abileri (ABD) arkalarında olmadığında asla İran gibi, Türkiye gibi ülkelerle savaşamazlar.
ABD detseği olmasa İsrail savunma sistemlerinin bataryaları tükenmek üzereydi. İran füzelerine başka şekilde dayanmalarının da ihtimali yoktu. ABD öyle bir zamanda müdahale etti ki bu plana İsrail'in de ortak olduğunu düşünüyorum. Oysa ki bu konu Trump'ın ısrarıyla olmuş gibi gösterildi. ABD yol vermeden İran saldırısının gerçekleşme ihtimali yoktu. Her zaman olduğu gibi iyi polis - kötü polis rolünün oynanması gerekiyordu. ABD, kesinlikle İsrail'in imkanları tükenene kadar saldırıları devam ettirmesine yol verdi. Şimdi de nefes almasına imkan tanıdı.
ABD VE İSRAİL'İN EN YAKIN MÜTTEFİKLERİ TÜRKİYE'DE İKTİDARDA! IRAK VE SURİYE'DE OLDUĞU GİBİ...
Gelelim olası Türkiye - İsrail çatşması olursa nasıl olur?
İsrail asla Türkiye ile savaşa girmez. Bugünkü şartlarda buna ihtiyacı da yok. Azerbaycan ve Irak'ın kuzeyindeki petrol hatları Türkiye üzerinden geçiyor. İsrail ne isterse Türkiye yapıyor. İsrail'in güvenliği Türkiye'den geçiyor. Bir NATO ülkesi, ABD üslerinin yer aldığı ülke olarak Türkiye asla İsrail aleyhine hareket eden bir durumda değil. AKP döneminde İsrail nefes aldı. Irak yağmalandı, Barzani'nin özerk yönetim kurması sağlandı, ABD ve İsrail nefes aldı. Ecevit hükümeti Devlet Bahçeli eliyle Irak'ın yağmalanması konusunda Türkiye'nin ABD'nin yanında yer alması için dağıtılmıştı. Ecevit bu konuda ABD ile aynı düşüncede değildi. İndirildi, AKP getirildi ve hepsi bu sayede nefes aldılar.
ALIŞAGELMİŞ YÖNTEMLERLE OLMASI BEKLENEMEZ! ÖNCE DÜŞMANI ÇÜRÜMEYE TERK ETMEK VARKEN NEDEN ORDULARI KULLANSINLAR, FÜZELERİNİ HARCASINLAR!
Diyelim ki İsrail ve ABD artık Türkiye'de kurulan başka bir iktidara kendi isteklerini yaptıramıyor. İşte bu dönemde bir savaş olur ama bu İran'daki gibi de olmaz Irak'taki gibi de olmaz.
VATANDAŞLA OLAN SAVAŞ ÇOKTAN BAŞLAMIŞTI
İsrail ve ABD, bölücü faaliyetleri yıllarca destekleyerek aslında Türkiye ile savaşıyor, ancak hükümetle değil halk ile savaşıyor. Ekonomik yaptırımlardan AKP'liler değil vatandaş etkileniyor. PKK'ya verilen silahlar herhangi bir siyasetçiyi değil vatandaşı buluyor. Tarımla ilgili bunların baskısıyla yapılan anlaşmalar herhangi bir vekili değil vatandaşı etkiliyor. Eğitim ve sağlık meselesine değinmiyorum bile. Serbest bıraktıkları, bebekleri öldüren hastane görevlilerin ucu bile buralara geliyor (savcıyı tehdit eden şahıs, "bunlar Papa'ya bile suikast düzenleyen adamlar" demişti. Ağca suikastında ABD - Vatikan - SSCB bağına bakınız). Gülen cemaati, Adnan Oktar örnekleri çok göz önünde olan konulardı. Bunları yeniden hatırlatmaya gerek bile duymamalıyız. Bu faaliyetleri savaş olarak görmüyorsak büyük hataya düşeriz. Birinin iç savaş çıkarma ve darbe girişiminde bulunması diğerinin ise ağına düşürdükleri gençleri nasıl kirli emellerine alet ettiklerini unutmamalıyız. Gülen cemaati ağırlıklı olarak ABD, Oktar ise İsrail'in desteklediği isimler. İsrail medyasında Oktar'ın tutuklanması geniş yer bullmuş, Oktar'ın yanında Yahudi din adamlarıyla yaptığı toplantıda "İsrail'z zarar vermeye çalışanların başına gökkubbeyi indiririz" açıklaması hafızadan silinmemeli.
SAVAŞIN HENÜZ GEÇİLMEYEN AMA HAZIRDA BEKLETİLEN AŞAMALARI
Gün gelir de bu savaşın dozu artarsa muhtemelen PKK'nın kentlerdeki uyuyan hücreleri, Afganistan'da ABD'ye hizmet eden Afgan askerler ve cihatçı bazı yapılar üzerinden iç karışıklık tezgahlanır. Batılı ülkeler tarafından ekonomik kriz daha da derinleştirilir ve kaos ortamı hazırlanır.
Türkiye ile mücadele etmenin yolu onlar (ABD-İSRAİL) açısından bu olur. Bu söz konusu ihtimaller de zaten zaman zaman kaşınıyor.
MÜTTEFİKLER MECLİS'TEYKEN SAVAŞA NEDEN GEREK DUYULSUN!
Ancak ne ABD ne de İsrail için Türkiye, onların misyonuna uydukça sorun da yok. AKP iktidarı ve bazı muhalif partiler bu konuda onların isteklerini yerine getirdikçe Türkiye'nin kalemi kırılmaz. Türkiye bu sorunlarla bağımsız olmak istediği zaman uğraşır. Türkiye'de de bağımsızlığı ilke edinmiş siyasetçi görmek zor. Milletin gazını almaya gelince en yurtsever onlar ama iş icraate gelince işin aslı hiç de öyle değil.
Türk ordusu şuan batılı sözde müttefiklerin gelecekteki planları için görevlendirileceği için. Belki yakın gelecekte İran'da rejim düşecek barış gücü olarak görevlendirilecek. Ukrayna ile Rusya arasında ateşkes anlaşması yapılacak orada görevlendirilecek. Bir gün gelecek ABD, Çin - Hindistan savaşını başlatacak, bölgeden batıya gelecek göç dalgası Türk ordusu ve Orta Asya'da TSK tarafından eğitilmiş ordular tarafından engellenecek (Hem Rusya'ya göç, hem de Türkiye üzerinden Avrupa'ya olası göç). Suriye'den Türkiye'ye gelenler hepinizin bildiği gibi AKP iktidarın talimatlarıyla AB'ye geçişleri engellendi. Avrupa'ya Suriyeli göçü Erdoğan'ın çabalarıyla bertaraf edildi. Bu hizmetlerin karşılığı olarak Erdoğan iktidarı Batı Kulübü için dokunulmaz hale geldi.
Kısacası Türkiye'nin ABD ve İsrail için yapacakları bitmediği için onların bölgedeki egemenliği Türkiye'nin imkanlarını kullanmakla oluyor ama her ne olursa olsun Türk halkının savunma, eğitim, sağlık gibi konularda yeni çözümler ve projeler konusunda hükümetlerine baskı oluşturması, muhalif partilerden de gündem oluşturması konusunda destek alması şart.
0 Yorumlar