AKP'li siyasetçilerin zaman zaman çıkıp, "bizden önce Türkiye'de buzdolabı yoktu, bardak yoktu, okul yoktu" gibi açıklamalarına sizler de haliyle denk gelmişsinizdir.
"20 YIL ÖNCE OKUL YOKTU"
MEB Bakanı Yusuf Tekin, "20 yıl önce okul bile yoktu, şimdi lise var hem de kaloriferli" diyerek, kendi iktidarları dönemlerinde bu açığı kapattıklarını iddia ediyor. Medyada konuşmanın bir kısmı yer aldığından Bakan'ın kastettiği köydeki okullar olmalı diye tahmin ediyorum. Değilse zaten bu açıklama gerçekten facia. Eğer benim tahmin ettiğim gibiyse o da facia.
Türkiye genelindeki köylerin tamamında okul olmadığı doğrudur ama birbirine yakın köylerin ya merkezinde ya da olabildiğince onlara yakın bölgelerde bir şekilde kıt imkanlarla da olsa okulların olduğu bilinir.
20 sene öncesinde bazı illerde köy okulları vardı ama bazılarına ulaşım zordu. Bakan eğer bunu bu şekilde ifade etse, "evet hakkaniyetli bir açıklama" diyeceğiz ama AKP öncesini bugünkü şartlarla yorumlama çabası kendi jenerasyonundan kırsalda yaşamış bir kitleye hitap etme çabasından geliyor.
Gelelim ben ve ailemin sürecine...
AKP DÖNEMİNDE KAPATILAN KÖY OKULLARI
Benim köyümde babam ve annemin döneminde ilkokul vardı. Annem bu okulda okudu. Çevre köylerden öğrenciler bizim köyün okuluna gelirlerdi. Bizim köydekiler için ulaşım kolay ancak onlar açısından zordu. Zorluktan kastım tabi kış aylarında yolların kapanmasıyla ilgili. Diğer mevsimlerde yürüyerek de gelinebilecek durumdaydı. Köyde öğretmenlerin olması köylüler için avantajdı. Bilmedikleri konuları sonuçta eğitimli insanlar diye ya öğretmenlere ya da imamlara sorarlardı.
Bu köyde bırakın lise açmayı, ilkokul AKP döneminde kapatıldı. Okulun kapatılması nedeniyle çocuğu olan gençlerin köyde kalmak gibi bir ihtimali kalmadı. Çocuklarının geleceği için ilçelere ya da şehir merkezlerine göç ettiler. Çocukları bu sayede okula gidebildi kendileri de emekli değilse fabrikada, şantiyede işçi oldular. Oysaki köyde üreticiydiler. Bunun gibi birçok köy var ilkokulu kapatılan. Bahane ise "yeterince öğrenci yok" oldu. Oysaki 1 öğrenci için bile o okul açık tutulmalı. Başta belirttiğim gibi. Köydeki öğretmenlerin varlığı sadece öğrenciler için değil, köydeki vatandaşlar için de kıymetli bir durum.
AKP köy okullarını kapattı, bazı köyleri mahalle statüsüne çevirerek büyükbaş hayvancılığın, tarımın yapılmasını engelledi.
KÖYE DÖNÜŞ DAHA DA ZORLAŞTI!
Köyümle olan bağlantım halen devam etmekte, halen oradaki durumu gözlemleme şansına sahibim. Gençlerin çoğu köye dönmek istiyor ama okul kapalı, araziler miras yoluyla o kadar bölündü ki üretim yapma ve bundan kazanç sağlama imkanı bazı aileler için zorlaştı. Yani düşünecekleri bir sürü sorun varken bir de köy okulunu kapatmanın kime ne faydası var? Tarımda üretimin düştüğü bu günlerde köylere göçün teşvik edilmesi gerekirken başka yollarla da insanların orada üretim yapması zorlaştırılıyor.
Bakan'a daha fazla bir şey söylemeye gerek yok. Bakanlık yapmak, çözüm üretmek yerine siyasi atışmalarda Erdoğan'ın gözüne girebilme kaygısıyla saçma sapan atışmalara dahil olma gereği duymuş.
CUMHURİYET DÖNEMİNDE SIFIRDAN BAŞLAYAN KÖY OKULLARI ATILIMI
1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sonrası soykırıma uğramış Türk milleti Cumhuriyet döneminde Atatürk'ün önderliğinde 1923 yılında 4 bin 894 köy okulu açtı. 1930'da bu sayıyı 6 bin 894'e yükseltti. 1938'de ise bu sayı 10 bini aştı. (1927'de Türkiye'nin nüfusu 13.648.270)
Sonraki tarihlerde zaten bu sayı katlanaarak arttı.
KENDİ BİLEŞENLERİNİ ELEŞTİREN PARTİLİLER!
AKP'liler eğer kendi dönemlerinden önceki iktidarları eleştirecekse birisi DSP-ANAP-MHP koalisyonunun ortağı Devlet Bahçeli. Bir önceki dönemde DYP-RP koalisyonu vardı. Bu koalisyondan Başbakan Yardımcılığı görevini yapan Necmettin Erbakan, Erdoğan'ın Refah Partisi'nden genel başkanıydı. (Not: AKP kurulduğunda bu koalisyonlarda yer alan Refah Partisi, ANAP, DYP'den bir çok isim AKP'nin hem kuruluşunda hem de sonraki dönemlerde önemli görevlerde yer aldılar. MHP ise ittifak kurdu. AKP öncesi dönemleri yöneten partilerden en az vekil aldığı DSP bile şuan ittifaka dahil.)
Kime bu göndermeyi yaptıklarını anlamak için uğraşsak bir şekilde yan yana geldikleri kimseleri görmekteyiz. Hadi biraz daha öteye gidelim, hemen darbe sonrası, darbeye rağmen nasılsa darbecilerden görünmeyen Turgut Özal'a. Sayın Erdoğan zaman zaman kendini Menderes ve Özal'ın tapkipçisi olarak ifade etmiştir. Sayın Bakan bunlara mı taş atıyor bilemiyoruz ama CHP'ye gönderme yapacaklarsa kendilerinden önce CHP yoktu. Drabeden hemen öncesinde de CHP yoktu.
CHP EN SON NE ZAMAN İKTİDARA GELDİ?
CHP'nin koalisyonsuz en son iktidarı 1950, koalisyonlu en son iktidarı ise 1979'dur. Darbe sonrasında yeniden yükselişe geçtiği dönemde ise parti birileri tarafından bölünmüştür(SHP, DSP).
"TÜRKİYE'DE FIRIN VE BUZDOLABI YOKTU!"
Gelelim bir başka açıklamaya...
Erdoğan 2018 yılında yaptığı bir röportajda, “Türkiye’de 15 sene önce acaba evlerde biz fırın bulabiliyor muyduk? Acaba evlerde buzdolabı bulabiliyor muyduk” demişti.
Yine AKP öncesine gidelim. Hemen eğer AKP öncesine bakacaksak bu sözlerin yanıtını ülkenin büyük bir çoğunluğu verecektir.
Çoğu evde ocaklı fırınlar, davlumbazlar vardı. Köylerde bunlar yoksa bile tandır vardI. Ekmekler genelde buralarda ya da sobalarda yapılırdı. Şehirlerde ise buzdolabının olmadığını (hemen AKP öncesi kastediliyorsa) söylemek mümkün değil.
KIRSALDA VE ŞEHİRLERDEKİ DURUM
Eğer daha eski tarihlere gideceksek hiç merak etmesin ateşin olduğu yerde fırın kaygısı yaşanmıyordu. Buzdolabı için ise zaten kırsalda herkesin evi müstakil olduğundan bunları saklayacak evlerinde bir bölme olurdu. Tabi kendimden örnek verecek olursam ben ilkokuldayken evlerde buzdolabı vardı. Kırsalda halen ısıtma ve soğutma araçları büyük bir dert değil. Bu konularda çözüm üretmek köylü için zor bir durum değil. Ancak binalarda yaşayan kentli nüfus için bunar tabi ki değerli şeyler. Evin ortasını kazıp tandır ateşi yakacak halleri yok. Beyaz eşya o tarihlerde kentli nüfusun çoğunda vardı. Daha eski tarihlere dönmemiz gerekiyorsa eğer, mesela 60'lı yıllar kastediliyorsa dünyadaki teknolojik gelişmeler ve bu teknolojnin üretim maliyeti, satış maliyeti bu dönemle bir olamaz. Bu nedenle de yaygınlaşması zaman alır.
Türkiye'nin ayrıca başka özel durumları nedeniyle imkansızlıkların olması da gyet normaldir.
Biraz daha tarih olarak yaklaşalım.
2. DÜNYA SAVAŞI'NIN YAŞANDIĞI TARİHLER KASTEDİLİYORSA...
1940'lı yıllarda yanı başımızdaki Avrupa 2. Dünya Savaşı'nı yaşarken, milyonlarca insan ölüyorken, savaşa katılmayan Türkiye de illaki ekonomik olarak duraklama ve gerileme süreci yaşayacaktı. Bugün doğalgaz zamlarını Ukrayna - Rusya Savaşı bağlayan iktidar, 2. Dünya Savaşı'na hangi ülkelerin katıldığını bilmiyor olamaz. Savaşın Avrupa'dan Japonya'ya yayıldığını, teknolojiyi alabileceğin ülkelerden çöp bile gelemeyeceği bir dönemin yaşandığını bilmiyor olamazlar.
KIBRIS HAREKATI'NDA DÜNYA BİZE AMBARGO UYGULAMIŞTI!
Daha yakın bir tarihe gelelim...
1974'te Kıbrıs'ta yaşanan iç savaş nedeniyle Türkiye, Kıbrıs Türklerini korumak için bölgeye harekat düzenledi. Bu süreçte Batılı devletlerin Türkiye'ye ambargo uyguladığını Erdoğan'ın bildiğini düşünüyorum.
Zira eski genel başkanı Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit ile o dönem iktidardaydı. Onların sayesinde Türkler bölgede yalnız bırakılmadı ve KKTC kuruldu. Ambargolarla boğuşan bir devlette öncelik beyaz eşya olmaz.
Biraz daha yakına gelmiyorum, çünkü yukarıdaki maddelerde Kenan Evren Darbesi sonrası gelen iktidarların Erdoğan'la olan yakınlıklarını anlatmıştım. Yani bu tarihlerde ne Atatürk, ne İnönü yaşıyor ne de CHP'nin iktidarla herhangi bir alakası var. Sanırım AKP iktidarının kavgası yine mirasçıcı oldukları, kendi ideolojilerine yakın sisyasi partiler.
TÜRKİYE'DE TRAKTÖR YOKTU AÇIKLAMASI VE MENDERES DÖNEMİNDEKİ İLK ÜRETİM
AKP'li Leyla Şahin Usta'nın, "bu ülkede traktör yoktu, traktör üretimi yoktu" açıklamasına bakalım.
Leyla Hanım ne yazık ki Erdoğan'a yaranmak için mücadele eden, ülke tarihinden bi haber vekiller kervanına bu sözleriyle sert biri giriş yapıyor. Meclis'e vekil olsun diye gönderdiklerimiz, ne yazık ki Erdoğan tarafından memur gibi atanan isimler olduğundan, kendi çabalarıyla gelmedikleri bu yerlerde tutunabilmenin yolu olarak, "Erdoğan için en çok biz mücadele veriyoruz" yarışına giriyorlar.
Zaten biz Türkler bu memlekette AKP'den önce fıçıya tuvaletini yapan, okla hayvan avlayan, göçer konar olarak yaşayan, hiçbirşey üretemeyen bir millettik! En azından bunlara göre öyleyiz. AKP'yi yönetenler bu şartların hiç yaşanmadığı yerden gelmiş olacaklar ki, geldikleri gibi bizi medeniyetle tanıştırdılar.
TÜRKİYE'DE İLK TRAKTÖR ÜRETİMİ NE ZAMAN, HANGİ ŞİRKET TARAFINDAN YAPILDI?
Türkiye'de traktör üretimi ilk olarak 1955'te Türk Traktör tarafından yapıldı. Bu dönemde Celal Bayar cumhurbaşkanı, Adnan Menderes başbakan. Şirket, 1954 yılında Amerikan Minneapolis-Moline firması ile Makine ve Kimya Endüstrisi (MKE), Türkiye Zirai Donatım Kurumu, Ziraat Bankası, Tariş ve Çukobirlik arasında imzalanan bir ön protokolle kuruluyor. İlk üretim 8 Mart 1955'te Ankara'daki tesislerde yapılıyor. Erdoğan iktidarı Menderes'in takipçisiyse, takipçisi oldukları siyasi liderlerin ne yaptıklarını araştırmalarında da fayda var. Biz tek önder olarak kurucu önderi görüyor ve onun döneminde neler yapmış en azından öğrenme ihtiyacı duyuyoruz ama idollerinin bile ne yaptığından haberdar olmayan bir kitle ile karşı karşıyayız. Ne Erdoğan, ne bakanları ne de vekilleri en azından traktör üretiminden haberdar olsalardı keşke.
Tabi batı desteğiyle iktidara gelen Demokrat Parti döneminde, batı ortaklı bir iştirak kurulmaması beni şaşırtırdı. Zira Türkiye'de üretilen ilk uçak, ilk araba hakkındaki bilgileri okumanızı tavsiye ederim.
Bu arada bu coğrafyada ilk traktör kullanımının (tabi yaygın değil ithal olarak getirilen ilk traktör) 1907'de Adana'da olduğunu da ekleyelim.
Çocukluk yıllarıma gelecek olursak. Ben ilkokuldayken köyümüzde bir kaç ailede traktör vardı(1990'lı yılllar). O yıllarda benim hatırladığım yarı yarıya Türk malı diyebileceğimiz bir traktör markası da yoktu.
Menderes dönemindeki miras bile ne yazık ki bugüne gelememiş. Bugün ise köylerdeki traktör yerine, önce köy okullarını konuşmakta sonra aşama aşama yeniden traktör meselesine gelmekte fayda var. Köyleri bitirien bir iktidar traktör varlığıyla övünmeye çalışırken; kendi dönemlerinde kaç köyün boşaldığını, şehirlerdeki işçi nufusu ihtiyacını karşılamak için köylülere köyleri dar eden yasalarını, teşviklerini konuşmakta fayda var.
AKP'DEN ÖNCE GERÇEKTEN NELER YOKTU?
- Cezaevlerinden teröristler, tetikçiler, mafya artıkları çıkarılırken; fikirlerini ifade eden insanlar terörist muamelesi görmüyordu,
- İktidara tepki gösterenlerin terörist ilan edildiği bir ortam yoktu,
- Gıda terörü yoktu, kalitesiz ürünlerin İsviçre fiyatlarında satıldığı tezgahlar yoktu,
- PKK terör örgütüydü, Abdullah Öcalan kurucu önder değil teröristbaşıydı, bebek katilleri afla çıkarılmıyordu,
- Üniversiteler ticaret amacıyla değil eğitim amacıyla faaliyet yürütüyordu,
- Sağlık sistemi tüccarları ihya etme alanı değildi,
- GSS adı altında çalışmayan nüfusu bir kez daha borçlandıran bir sistem yoktu,
- AKP'den önceki Türkiye, Irak, Suriye ve İran'ın toprak bütünlüğü konusunda ABD ve İsrail'le aynı çıkarları savunmuyordu.
- BOP Eşbaşkanı olmak övünülecek birşey değildi,
- İllegal alandakiler, legal alanı bu kadar ele geçirmemişti,
- Asker ve polisin imajı aşağıya çekilmemişti,
- Torpil, aleni bir şekilde savunulacak bir şey değildi,
- İnsanların evlerine, arazilerine "kamulaştırma" adı altında devlet gücünü kullarak çökme yasal değildi, (Bkz. Hatay)
Daha da bu liste uzar gider...
SON SÖZ
AKP'li siyasetçilerin, "o yoktu, bu yoktu" diye başlayan bir açıklamasını hatırlıyorsanız sizlerin de hatırladığınız o konuşmaları yorumlarda okumak isterim.
0 Yorumlar